ALLAH (cc)'IN EN GÜZEL İSİMLERİ (ESMA-ÜL HÜSNA)
es - SELÂM

Her türlü tehlikeden selamete çıkaran. Selam sahibi.


Anasayfa    |     Ben Kimim?    |     Öğrenci İşleri
Kendine Güven ve Güvensizlik
15.07.2013         (11351) kez okundu    
Tweetle     Yazdır

Her insanın kendisine güven ve güvensizlik duyduğu genel bir tutumu, yaşama bakışı vardır. Kendine güven, insanın kendisi hakkında olumlu ama gerçekçi tutumda olmasıdır.

İnsanlar yaşamlarının bazı alanlarında (akademik çalışma, atletizm, vb.) kendilerine fazla güvenirken, diğer bazı alanlarda (bedensel görünüm, sosyal ilişkiler, vb.) fazla güven duymayabilirler. Kendine güven kişiye yaşamım denetimimde duygusu verir. Bu duygu yine de insanın her şeyi yapabileceği değil, beklentilerin gerçekçi tutulduğu anlamına gelir.

Güvenli insanlar, bazı beklentileri gerçekleşmese bile, kendilerini kabul etmeyi ve olumlu düşünmeyi sürdürürler. Güvensiz kişilerin, kendilerine ilişkin duyguları başkalarına ve onlardan alacakları onaya bağlıdır. Başarılı değil başarısız olmayı bekler ve o korkuyla, risk almaktan kaçınırlar. Kendilerine düşük değer biçerler, kendilerine söylenen olumlu sözleri görmezden gelir ya da dikkate almazlar. Oysa, kendine güveni olan kişiler, kendi yeteneklerine güvendiklerinden, diğerlerinin onayına bağlı kalmazlar. Kendilerini kabul etme eğilimindedirler, bunun için istemedikleri şeyleri yapmak zorunda olduklarını düşünmez, haklarına başkalarının haklarına tecavüz etmeden sahip çıkarlar.

Kendine Güven Nasıl Oluşur?

Kendine güvenin gelişimini etkileyen pek çok etken olmakla birlikte, özellikle çocukluk döneminin ilk yıllarında ana-baba tutumları insanın kendisi hakkındaki duygularının oluşumunda son derece önemlidir. Ana-babadan biri ya da her ikisi, aşırı derecede eleştirel ve yüksek beklentili ise ya da aşırı korumacı ve bağımsızlığı engelleyiciyse, çocuklar kendilerinin yeteneksiz, yetersiz ve değersiz olduğuna inanabilir. Oysa ana-babalar çocuklarının girişimlerini destekler, gelişimlerini alkışlar, hata yaptıkları zamanlarda doğrusunu bulmalarına yardımcı olurken, onları sevmeye ve kabul etmeye devam ederlerse çocuklar da kendilerini kabul etmeyi, sevmeyi ve güvenmeyi öğrenebilirler. Kendine güven eksikliği, mutlaka yetenekten yoksun olunduğu anlamına gelmez. Bu eksiklik, diğer insanların, özellikle ana-babanın, çevre ve toplumun gerçek dışı beklenti ile ölçütlerine fazla yoğunlaşmanın bir sonucudur. Bu noktada kendine güvensizliğin hiç bir şekilde değişmeyeceğini düşünmek de son derece yanlış olur.

Kendine Güveni Olumsuz Etkileyen Varsayımlar

Dış etkilere karşı korunmak için insanlar bazı gerçekdışı düşünceler geliştirirler. Bunların bazıları yapıcı, bazıları ise yıkıcıdır. Kendine güveni olumsuz etkileyen bir kaç düşünce şekli ve onların gerçekçi seçenekleri şu şekilde sıralanabilir:

1)“Herkesin sevgisini ve onayını kazanmalıyım.”
Bu mükemmeliyetçi, ulaşılamaz bir hedeftir ve kişinin değerini tamamen başkalarının onayına bırakır, adeta başkalarına bağımlı gibi yaşamayı getirir. Oysa ki kişisel değer ve ölçütler geliştirmek daha olumludur.

2)“Tüm önemli alanlarda yetenekli, yeterli ve başarılı olmalıyım.”
Bu da mükemmeliyetçi, ulaşılamaz bir hedeftir ve kişisel değerimizi başarıyla ölçmeye dayanır. Oysa başarı doyurucu olabilse de sizi daha değerli kılmaz. Değerli olma, her insanın doğuştan sahip olduğu bir özelliktir.

3)“Bugünkü bütün duygu ve davranışlarımı geçmişim belirler.”
Güven duygusunun çocukluk döneminde dış etkilerden daha fazla zarar görebildiği doğrudur, ancak yaşınız ilerledikçe bu etkilerin neler olduğuna ilişkin bir bilinç ve bakış açısı kazanabilir ve yaşamınız üzerinde ne gibi etkilere izin vereceğinize siz karar verebilirsiniz. Geçmişteki olayların gölgesinde umutsuzca yaşamak zorunda değilsiniz.

Kendine Güvene Zarar Veren Düşünce Tarzları

Aşağıda örnekleri verilen bazı düşünme biçimleri insanın kendine olan güvenini sarsar ve olumsuz etkilere karşı savunmasız hale getirir: Ya hep ya hiççilik. Kişi her şeyi tam ve mükemmel yapmayı bekler, bu nedenle ya tamamen ondan vazgeçer ya da sürekli kendisini kötü hisseder. Oysa ‘bir her şeyi tam olarak yapmak’ fikrinin kendisi ne kadar doğrudur? “Çok iyi yapamadığımda, tamamen başarısızım.” Genellemek. Karamsar bir bakış açısıyla her köşe başında pusuya yatmış bir felaketle karşılaşmayı bekler. Bir şeyin sonucunu ve değerini tek bir davranış ya da göstergeye bağlar. “Biyoloji sınavında düşük aldım, asla tıbba giremeyeceğim.” Etiketlemek. Etiketlemek, kişiyi tek bir davranışla ya da özellikle yargılamak anlamına gelen, suçluluk duygusu getiren, basit bir süreçtir. “Hep kaybediyorum, ama bu benim hatam.” Olumsuza seçici dikkat. İyi olan hiçbir şey, kötüler kadar önemsenmezler. Önemsiz bir eleştiri, sıradan yapılmış bir yorum, olumsuz bir ayrıntı bütün gerçeği gölgeler. İltifatlar göz ardı edilir. “Bir turda beş satranç oyununu kazandım, ancak sonuncuyu kaybedince moralim çok bozuldu.” “Bu kıyafetimi mi beğendin? Oysa beni şişman gösteriyor.” Duyguların doğruluğunu sınamadan kabullenmek. Olumsuz bir duyguya insan başkalarının etkisinde kalarak kapılabilir ve bu gerçekleri yansıtmadığı halde öyleymiş gibi algılanır. “Kendimi çirkin buluyorum, böyle hissettiğime göre,demek ki öyleyim.” “-meli, -malı” cümleleriyle düşünmek. “-meli, -malı” ile biten cümleler genelde mükemmeliyetçi özelliğe işaret eder ve kişilerin kendi istek ya da arzularından çok başkalarının beklentilerini yansıtır. Gerekliliklere takılır. “Üniversiteye gelen herkesin bir meslek planı olmalı. Benim olmadığına göre, bende bir sorun var.”

Kendine Güveni Geliştirmenin Yolları

İlk çocukluk döneminde kişinin kendi ana-baba tutumunu değiştirmede ve çevresini belirlemede çok az gücü vardır, oysa bu sonraki yıllarda artar. Kişi bilinçli bir seçim ve çabayla olumsuz deneyimlerini olumluya çevirebilir. Gençlik döneminde insanın kendisi hakkındaki düşüncelerinde arkadaşların etkisi, ailenin ya da büyüklerinkinden çok daha güçlü hale gelir. Üniversite yıllarında öğrenciler, değerleri yeniden gözden geçirip kendi kimliklerini oluştururken arkadaş etkisine daha açık hale gelirler. Bu bağlamda, kendinizi olumsuz hissetmenize yol açan arkadaşların sizin için uygun olmadığına karar verebilir, onlardan uzaklaşmayı seçebilir ve yeni olumlu arkadaşlıklar kurabilirsiniz.

Aşağıda olumsuz düşünme tarzlarından kaçınıp kendinize olan güveninizi artırmanın beli başlı yolları sıralanmıştır:

1)İyi yanlarınızı görün. Yapabildiklerinizi göz ardı etmeyin, yapamadıklarınızda da gösterdiğiniz emek ve çabayı takdir edin. İşe yapabildiklerinizle başlamak, kaçınılmaz olabilen sınırlarınızı kabulde size yardımcı olacaktır.

2)İçsel değerlendirme yapın. Kendinizi değerlendirdiğiniz kendi iç değer ve ölçütleriniz olsun, gelişmenizi onlarla kıyaslayın. Başkalarıyla olan rekabetin sonucuna ya da toplumun genel geçer beklentilerine bağımlı kalmayın. Başkalarını da dinleyin ancak onların fikirlerini doğrudan kabul etmek yerine aklı seliminizle değerlendirmeyi öğrenin. Hiçbir konuda tek ve mutlak doğrular olmadığını sık sık kendinize hatırlatın. Başkalarının söylediklerinden çok kendi geliştirdiğiniz olumlu sesinize kulak verin

3)İçsel konuşmalarınız olsun. Kendi kendiyle içsel bir ses geliştirin ve onu kendinizi zararlı etkilere karşı korumada kullanın. Olumsuz düşüncelere kapılırken kendinize “dur” deyin ve daha mantıklı karşıt düşünceler, seçenekler geliştirin.

4)Risk alın. Yeni deneyimleri, kazanıp kaybedilecek sınavlar olarak değil, bir şeyler öğrenmek için birer fırsat olarak görün. Böylece zorlayıcı yaşantılarda kendinizi yıpratmak yerine geliştirebilirsiniz.

Kendine Güvenle alakalı Melih Arat ın bir yazısı:

Hayallere giden yol nereden başlar? Kendine güvenden...

Kendine güven, kabiliyetleriniz ve bilginiz ne yapmanıza izin veriyorsa onları yapmanıza izin verir. Öyle ki, kendine güveni olmayan birisi, yanındakine bir merhaba bile diyemez. Bir seminerde bırakın konuşmacı olmayı, kalkıp soru bile soramaz. Bir iş görüşmesinde dili tutulur, ter ve heyecan basar. İlgi duyduğu karşı cinsten birisiyle iletişim kuramaz. Hatta onu bırakın, hemcinsleriyle birlikte sağlıklı ilişki kurmakta zorluk çeker.

Kendine güvenmek, yeryüzünde var olmanın başlangıcıdır. İnsanlar, fiziksel olarak varlarsa bile birçok durumda vitrin mankeni gibi kalırlar. Bu mankeni hareket eden, müdahale eden, sosyalleşebilen ve hayallerine ulaşmak için girişimde bulunur hale getirmenin, ona can vermenin başlangıç noktası kendine güvendir.

Kendine güven, önce yapabilirim diye düşünmekle başlar. Ancak doğduğumuz andan itibaren bize yapabileceklerimiz değil, yapamayacaklarımız söylenmiştir. Anne – babalarımızın bir çoğuna özgüvenimizi tahrip etmek için yaptıkları özenli çalışmalara teşekkür borçluyuz. “Su küçüğün, söz büyüğün” gibi sözler, anne, baba, amca, dayı, dede ve benzeri aile büyüklerinin hemen her fırsatta çocukluğumuzda bizi küçülten sözler sarf etmesi, bazen de iyi niyetle bizi koruma güdüsüyle hiçbir şey yapmak için bize fırsat vermemeleri özgüvenin gelişmesini engellemiştir. Üniversiteye ve hatta mastıra çocuğunu yazdırmaya giden anne-babalar var. Bu çocuklar, (Allah anne ve babalarına uzun ömür versin) anne ve babaları ölürse ne yapacaklar nasıl yaşamda ayakta duracaklar?

Size tuhaf gelebilir ama algıda seçici olun, çevrenizden yapamayacağınızı ve başaramayacağınızı söyleyenlerin sözlerini değil, sadece olumlu yönde gelen sözleri duyun.

Özgüveni geliştirmenin en basit yolu, kişinin kendini kendine azar azar ispatlamasıdır. Eylemlerle ilgili her gün kendinize bir önceki günden daha büyük bir hedef koyun. Örneğin, iletişim kurmakta zorluk çekiyorsanız, kendinizi bir kursa (dil, ebru, ahşap boyama, bilgisayar vb. gibi) yazdırın. Kurs demek, kurs arkadaşlarıyla ortak yönde iletişim zorunluluğu demektir. Kursların ikinci önemli özelliği, kurslar eylem içerirler, sınav olursunuz, hemen herkes kurslarda iyi puan alırlar ve bu puanlar, çevrenizin size yapmayı ihmal ettiği övgüleri ikame eder. Eğer ebru kursu ya da ahşap boyama kursu ise, ortaya bir ürün koymuş olmak insana kendini iyi hissettirir. Dil kursları diyalog dersleri de içerdiğinden mutlaka Türkçe ya da başka bir lisanda sınıf arkadaşlarınızla konuşmak zorunda kalırsınız.

İlla kursa gitmek gerekli diye bir şey de yok. Kendinize küçük küçük projeler yapabilirsiniz. Mesela odanızı güzelleştirme projesi. Odanızın bir bölümüne bir temaya uygun döşeyebilirsiniz. Diyelim ki, odayı döşeme teması müzik aletleri teması olsun. Acaba hangi müzik aletlerini odaya koyabiliriz? Bunları nereden ve nasıl ekonomik olarak buluruz? Bu soruların cevaplarını bulmak için yine, insanlarla iletişime geçmek gerekir. İnternet’e girmek, müzik alet satıcılarına, antikacılara ya da müzik kurslarına gitmek gerekir. Bütün bu araştırma çalışmaları, insanın kendini daha iyi ifade etmesi için fırsat yaratır.

Hemen hiç kimse doğuştan iyi bir konuşmacı değildir. Konuşma konuşarak öğrenilir. Değişik konularda doğuştan yeteneği olmayan insanlar, idman yaparak değişik becerileri geliştirebilirler. Satış becerisi, resim yapma becerisi gibi birçok beceri, başlangıçta hiç yokken zaman içinde antrenman yaparak geliştirilebilir. Bütün bu becerilerin gelişmesine paralel olarak, özgüven de gelişir.

Atatürk’ün “Türk öğün, çalış, güven” sözü kişisel gelişim açısından çok doğru bir mantıktadır. Bu sözü biraz daha açarsak şöyle söyleyebiliriz. “Türk öğün (Başarabileceğine inan); çalış (bir eylem içine gir ve sonuç al); güven (eylem içine girebildiğine ve sonuç alabildiğine bakarak, kendine güven).”


Kaynaklar:

  • Bürem
  • Melih ARAT
© 2008 - 2024
Mustafa KARSLI